15 Aralık 2007 Cumartesi

Bu adamları tanıyor musunuz?

BU üç insanı daha önce de sizlere tanıtmıştık, lakin, bugünlerde yine tanıtmak gerekecek, ilk tanıttığımızda on yaşında olanlar, bugün yirmi yaşına girdi, on yıl önce okuyamamışlardır, bugün ise okuyacak ve okuyacaklarını anlayacak yaşa gelmişlerdir inşallah... *** CENAP Şahabeddin , Edebiyat-ı Cedide `nin güçlü kalemlerindendir, şairdir, yazardır, üniversitede öğretim üyesidir. Birinci Dünya Savaşı `nın başlamasıyla, kalemini iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi `nin emrine sunan Cenap Şahabeddin , Talat Paşa `yı `inkılabın kalbi`ne, Enver Paşa `yı `inkılabın bazusu`na, Cemal Paşa `yı da `kadife eldivenli çelik yumruk`a benzetir. *** SAVAŞIN sonlarına doğru, Almanlarla birlikte kaybedeceğimiz belli olunca, Cenap Şahabeddin , o güne kadar yaladığı çanağa tükürmenin zamanının geldiğini anlar, İttihatçıları karalar, hakaret eder... *** LAKİN birden karşısına `milliciler ` çıkar, yani bugünkü deyimle `ulusalcılar`, Cenap Şahabeddin önce `milli edebiyat`a, sonra milli mücadeleye, Ali Kemal `in gazetesinde Bursa `yı Yunan işgaline karşı savunmak isteyenlere saldırır: `İlkbahar `da, Bursa ovasını bir savaş alanı yapmak... Yarabbi! Bu çılgın teşebbüs, güzelliğine, tabiatın hukukuna, zemine ve semaya, hepsine karşı ahmak bir cinayettir.` Vatanın işgali değil, vatanı savunmak ahmak bir cinayettir. *** KURTULUŞ Savaşı kazanılır, Cenap Şahabeddin en azından susar, değil mi? Siz öyle sanın, sırtında yumurta küfesi yoktur ya, hemen döner, `Ben hakir bir şairim!` diye af diler , bağışlanır, Atatürk artık onun `ebedi ve şanlı inkılap kartalı `dır. *** ŞÜKRAN Yurdakul , `Çağdaş Türk Edebiyatı /Meşrutiyet Dönemi `nde Cenap Şahabeddin `i şöyle değerlendirir: `Hem küçük burjuvaziye, hem de Osmanlı ahlakına örnek olabilecek niteliklerini, kimliğinde birleştirme ustalığını da başarabilmiştir.` *** BALKAN bozgunundan sonra, Osmanlı saldırıya uğrar, İtalyanlar , Trablusgarp `a asker çıkarır, Balkan devletleri Yunanistan `la birlikte imparatorluğu parçalamanın hazırlığı içindedirler. İstanbul `da da politikacılar, birbirlerinin gözünü oymaktadırlar. Meclis Başkanı Halim Menteş `in anılarında vardır, muhalefetin önde gelenlerinde Lütfi Fikri Bey `e sorar: `Sen Avrupa `da okudun, hürriyetin sınırını takdir edersin, düşman hudud-u vatanı topa tutarken milli tesanüdü yıkmaya, dahili buhranı güçlendirmeye nasıl çalışırsın?` Lütfi Fikri Bey `in cevabı, herhalde, Halim Menteş `in kanını dondurmuştur: `Azizim, sizi devirmek için bu bir fırsattır, geciktiremeyiz.` Halim Menteş , Lütfi Fikri`yi şöyle değerlendirir: `Siyasi ihtiras, Avrupa `da tahsil etmiş, kültürlü, namuslu ve vatansever olduğunda şüphe olmayan Lütfi Fikri`ye kendi hüviyetini unutturmuştu.` *** TALAT Paşa , Berlin `de öldürülmeden önce, sokakta kendi iktidarları sırasında zengin olan birine rastlar ve sorar: `Bize küfredenler arasında senin adına rastlamadım, o günlerde memlekette değil miydin?` *** ŞİMDİ şöyle bir düşünün, bu insanların benzerleri aramızda yok mu, var mı? Var, var, var, hem de öyle uzakta değil, burnumuzun dibinde... h.pulur @milliyet .com.tr